Page 140 - 1-4_2
P. 140
Amasya Tarihi 1-4. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
bunların garb tarafında "eş-Şeyh [195] Hasan Efendi" ve bunun şimâlinde "Mehmed Paşa
Vakfı" mütevellisi "Kurd Beyzâde Mehmed Bey" medfûnlardır.
30- "Hüseyin Dede Türbesi": Çeribaşı Mahallesi’nde câmi-i şerîfin şark-ı cenûbî
tarafında kâ'in bahçenin garbında yol üzerinde bir mevki'-i mahsûsdur. Orada kibâr-ı
Halvetiyye'den vâ'iz-i meşhûr "eş-Şeyh Hüseyin Efendi" ve müderris "Mustafa Efendi" ve
bunların şark tarafında muharrir-i âcizin vâlidesi "Zâhide Hâtun" ve birâderi "Hâfız Halîl
Efendi" ve hemşîresi "Fâtıma Hâtun" medfûnlardır.
31- "Halkalı Dede Türbesi": Çeribaşı Mahallesi’nde, Şehre Küsdü Mahallesi önünde
yalnız bir mevki'de olup murabba' dört taş direk üzerinde mahrûtî bir kubbedir. Etrâf-ı selâsesi
bahçe ve cenûb tarafı yol olup bir duvâr ile muhâtdır. Derûnunda Amasya emîri "Şâdgeldi Paşa"
ahfâdından "Şâdî Bey"in kerîmesi "Sârû Hâtun" medfûn olduğu baş taşında ve kıble duvârında
mevzû' taş üzerinde mahkûkdur.
Bu türbenin orta yerinde sandûkası olup altı "Sârû Hâtun"un cesedini hâvî bir
mahzendir. O mahzen, türbenin cesâmetinde olup orta yerinde üstü açık tâbût içinde cesed
mevcûd ve cüz'î sararmış görülen kefenin içinde, bilâ-tegayyür tâm olduğu hâlde müşâhede
olunmakdadır. Sandûkanın şimâlinde mustatîl bir sûretde siyâha mâ'il, yekdiğerine mukâbil iki
taş olup [196] kenârlarında ikişer demir halka vardır. Bu demir halkaları hâvî taşlar mahzenin
ağzında olup îcâb eylediği takdîrde bu halkalarla taşlar tutulup kaldırılır ve mahzenin ağzı
açılır. Bu halkalara yürümeyen çocukların ayakları üç hafta cumartesi günleri takılırsa
bi-iznillâhi ta'âlâ yürürler i'tikâdı râsih olduğundan kadınlar tarafından bu halkalara nisbetle
"Sârû Hâtun"a "Halkalı Dede" nâmı verilmişdir.
32- "Halifet Gâzi Türbesi": Şâmîce Mahallesi’nde gâzî-i müşârün-ileyhin medresesi
ittisâlinde bir türbe-i âliyedir. Her tarafı taşdan masnû' ve cenûba nâzır olan cebhesi kabartma
çiçeklerle müzeyyen, kapısı üzeri gâyet musanna', fevkalâde yüksek ve kubbesi ehrâm-ı
Mısriyye gibi mahrûtdur. Kapısının üstünde geniş bir kavs içinde müzeyyen, hatt-ı kûfî ile
muharrer bir kitâbesi olup "Âyete'l-Kürsî" mestûrdur. Kavsin derûnunda gâyet girift olarak
yazılan hatt-ı kûfî çiçekler arasında yapılmış başka çiçek gibi görülmekde olup, kırâ'atı gâyet
müşkildir. Bu türbenin içinde Amasya vâlîsi "Emîr Mübârizeddîn Halîfe Alp" medfûn olduğu
kapısı bâlâsında mahkûk olarak görülmekdedir. Türbenin derûnunda taşdan bir sandûka olup
garbdan şarka doğru konmuş mustatîl şeklindedir. Bu sandûkanın cenûba nâzır cebhesinde
kabartma olarak kız ve koyun kafaları ve eski Türklerin [197] dâ'imâ kullandıkları eşkâl-i
mahsûsa vardır. Bu kafaları ve eşkâl-i mahsûsayı görüp de hakîkat-i hâle vâkıf olamayanlar,
bu türbeyi müşrikler devrinden kalma yâhud hicretden evvel Hristiyanlara âid olduğunu
der-miyân etmekdedir.
Fakat eski Türklerin eski âdetlerini bilen erbâb-ı merâk, bu kafalardan ve eşkâl-i
mahsûsadan maksad ne olduğunu kemâl-i suhûletle anlarlar. Medresesinin kapısı üzerinde
"Mübârizeddîn Halîfe bin Tüli" nâmıyla mahkûk ve 622 târîhli vakfiyesinde mestûr olan emîr-i
müşârün-ileyh eşkâl-i mahsûsanın delâleti üzere neseben "Kanık-Kınık" kabîlesinden olup kız
ve koyun kafalarının delâleti üzere vâlidesi tarafından "Koyunlu Kabîlesi"ne mensûbdur. 173 Şu
işârâta ve kapısı üzerinde görülen mahkûkâta vâkıf olmasa bile bu türbenin tarzını, sandûkanın
vaz'ını tedkîk eden bir zât, [198] buranın bir müslim türbesi ve âsâr-ı Selçûkiyye'den olduğunu
anlamakda müşkilâta uğramaz. 174
173 Eski Türkler soylara (ensâba), kabarlara (şu'ûba) ve oymaklara (kabâ'ile) pek ziyâde ri'âyetkâr ve merbût
olduklarından dâr-ı dünyâdan gitdikleri hâlde bile hangi soya, hangi oymağa mensûb olduklarını anlatmak için
âdet-i kadîmeleri üzere kullandıkları eşkâli ve oymaklarının adlarını gösteren sûretleri türbelerinin kapıları yâhud
sandûkaları üzerinde hakk etdirmekde, müslim oldukları hâlde bir be's-i şer'î görmedikleri anlaşılmakdadır.
Anadolu bilâdında taharriyât icrâ edilirse bunun pek çok emsâline tesâdüf edileceği muhakkakdır.
174 Bu türbe, Hristiyanlara â'id olduğundan ve gâyet yüksek, külâh gibi sivri olan kubbesi müşrif-i harâb olup
mahalle üzerine yıkılması melhûz ve gâyet muhâtaralı bulunduğundan bahisle belediye tarafından hedmine ramak
kalmış iken muharrir-i âciz, Amasya mutasarrıfı "Kemâl Beyefendi"ye îzâhât vermek sûretiyle men'ine muvaffak
oldum.
127
139

