Page 103 - 6-8
P. 103

Amasya Tarihi Cilt: 9
               Amasya Tarihi 9-12. Cilt                                                           Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR            Amasya Tarihi 9-12. Cilt                                                           Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

                     Edirne’de sekiz yıl kadar bir tarafdan icrâ-yı ahkâm-ı şer’iyye [324]  ve diğer tarafdan                               İlm-i kelâmdan mevâzî-i müşkîleyi tahkîk edib [327] bir risâle-i latîfe de derc eyledi. Dahî
               neşr-i ulûm edib adl ü ihsân vazîfesini bi-hakkın ifâ ederek 907 senesi rebîülevvelinde Anadolu                        ol risâleyi şehzâde-i saâdet-mevrûd ya’nî Sultân Korkud hazretlerine irsâl ve îsal eyledi. Zikr
               kazaskeri Amasyalı İmâm-Ali Efendi’nin azline binâen yerine Anadolu kazaskeri oldu. Yine                               olunan  şehzâde-i  âzâdenin  sâir-i  efâzıl-ı  emâsil  gibi  fünûn-ı  mu’tebere-i  mu’tevereden
               İstanbul’a geldi.                                                                                                      behremend  olduğuna  i’tinâsı  olmağın  ol  risâlenin  hutbesinde  mefâhir-i  meâsir  ve  ekârim-i
                     Dört yıl da Anadolu sadâretinde vazîfe-i adl ü ihsanı hüsn-i ifâ eylediğinden 911 senesi                         mekârimin  şâmil  bir  kasîde-i  Arabiyye  ile  ânı  medh  eyledi.  Ve  dahî  şübhe-i  âmmeyi  hâl
               evâilinde vefât eden Rûmeli kazaskeri Hacı Hasanzâde Muhyiddîn Mehmed Efendi’nin yerine                                etmekde  hakâyık-ı  ceyyide  ve  dekâyık-ı  eyyideyi  hâvi  bir  risale  ve  kürre-i  müdahrecenin
               Rûmeli kazaskeri oldu.                                                                                                 tahkîkinde letâfet ve nihâyet-i berâ’ati muhtevî bir risâle tedvîn eyledi. El-hakk ol şehsüvâr-ı
                     Altı yıl da Rûmeli sadâretinde hüsn-i ifâ-yı hizmet-i şer’iyye ederken 917’de Amasya                             mizmâr-ı fazîletin yanında fâris-i meyâdîn-i fezâil olan allâme-i Fârîsi râcil ve acemî ve âna
               vâlîsi Şehzâde Sultân Ahmed’i taht-ı saltanâta iclâs etmek tarafdârı olduğu zann edilmekle                             nisbet İmâm-ı Bagavî gabî idi.
               yeniçeriler kıyâm ve hânesini târâc etmelerine binâen azl edildi.                                                            Kelimât-ı  şîrînin yanında İbn Nübâte’nin kelimât-ı  berâ’at-ı  ayâtının  lezzeti ve bedî-i
                     Bundan dolayı fevkalâde rencide-i hâtır olup kendisine verilen yevmî yüz akçe tekâüd                             Hemdânî’nin berâ’ati yokdu. Onların hüsn-i kelimâtından bunun letâfet-i makâlâtı çokdu.
               ulûfesini  kabûl  etmeyib  meccânen  tekâüdü  ihtiyâr  etdi.  918  senesi  saferinde  Sultân  Selîm
               Hân’ın cülûsunda yevmî yüz elli akçe vazîfe ile Karaferye [325] kâdısı nasb ve oraya i’zâm                                   Şi’ir
               etdi.                                                                                                                                                                                 ريظن  زكره   ما هدينشن  ارت  نيريش  ظفل
                     Lâkin İran Şâhı İsmail Safevî ile harb etmeği emel eden Sultân Selîm, müşârün-ileyhin                                                                                     ثيدح  رت  نيريش   چيه  مديد هن  وت  ثيدح  نوچ
               fezâil-i  ilmiyyesinden  ve  ârâ-yı  sâibesinden  istifâde  etmek  üzere  919  senesi  recebinde
               Karaferye’den  celb  ve  davet  ederek  sânîyen  Rûmeli  kazaskeri  nasb  etdi.  920’de  padişah                             Nesr
               müşârün-ileyhle beraber İran harbine gitdi.                                                                                  Ulûm-ı akliyyede ve nakliyyede emedd-i aksâ ve gâye-i kusvâya vâsıl [328] bir fâzıl ve
                     920 senesi şâbânında harb-i mezkûrdan muzafferen avdet ederken Çoban Köprüsü nâm                                 fünûn-ı edebiyye ve Arabîyyede de zirve-i ulyâya nâ’il bir kâmil idi.
               mahalle  vusûlünde  Sultân  Selîm  müşârün-ileyhin  ba’zı  mütâlaât-ı  siyâsîyesinden  dolayı                                Tezyîl, ol fâzıl-ı me’ser-i eser elsine-i selâse şi’ir deyib Arabî ve Fârîsî ve Türkî nazma
                                                                                                   48
               münfail olarak azl edib yevmî iki yüz akçe ile tekâüde sevk ederek İstanbul’a gönderdi.                                kâdir hûb-şâirdir. Selâkât-ı tab’ u selâmet-i akl ile ve fart-ı fıtnat ve mezîd-i kiyâsetle fenn-i
                     Tam iki yıl ibâdât ve tââtıyla iştigâl ederek 922 senesi leyle-i berâtında Cuma gecesi dâr-                      şiirde mâhirdir. Evrâk-ı rüzgârda sebt eylediği eş’âr îcâz-ı şiârı vâfirdir.
               ı  naîme  irtihâl  edib  cenâzesi  muazzam  bir  ihtifâl  ile  kaldırıldı.  Namazını  Şeyhü’l-İslâm                          Ol asrın ulemâsından biri bir risâle te’lîf edib Hacı Hasanzâde ile ikisi kazasker iken
               Amasyalı Zenbilî Ali Efendi kıldırıb Ebû Eyyüb el-Ensârî hazretlerinin türbesi kurbünde defn                           anlardan imzâ iltimâs edib vaz-ı kalem ricâ eyledi. Mevlânâ Müeyyedzâde ol risâleyi şeref-i
               edildi.                                                                                                                hatt-ı şerîfiyle teşrîf edib bu Arabî rubâî ile ânı tevkî’ eyledi:
                     Ba’zı müverrihler ya’nî Amasyalı Kemal Peşazâde [326] Ahmed Şemseddîn Efendi şu                                        Rubâî
               târih-i manzûmu söylemişdir:                                                                                                                                                     لوس قفو  ىلع  هتلاسر كيتاه
                                                                                                                                                                                                ٔ
                                                                          ىضق نيح  لحربخلءادفلا سفن                                                                                                لوبقب  ىقلتي اهيف نعما  نم
                                                                     روبحم تانجلا ىف  وه و  ٔ هضور ىف                                                                                               لوقي  مث اهّفلا نم  مظعتسي
                                                                        هنكسي سودرفلا ىلع ىف هماقم                                                                                               لوسر ريخ ايو ةتاسر ريخ اي
                                                                          روحلاو  نادلولا ىرثلا ىف هسينا
                                                                         هتلحر  خيرات  ىغتبي  ىذلل لق
                                                                         روربم  و  موحرم  ديوملا لجن                                        Sultân  Bâyezîd  Hân  aleyhir-rahmetü  ve’l-gufrân  hazretlerine  hançer  redif  bir  Fârisî
                                                                                       ٔ
                                                                                                                                      kasîde deyib mülk-i fesâhatı kılıcıyla almışdır [329] ve Sultân Selîm Hân hazretlerine Arabî
                                                                                                                                      kasîde deyib eslâf-ı şuarâ-i Araba kemiyyet-hâme ile ve eblâk-ı tab‘ çâlakla at salmışdır. Bu
                     Merhûm-ı müşârün-ileyh bu asırda Amasya’nın yetişdirdiği efâzıl-ı ulemânın birincisi                             matla’ hançer kasîdesinin matlaıdır.
               olduğunda  şübhe  yokdur.  Ulûm-ı  akliyye  ve  nakliyyede  allâme-i  muhakkik,  şer’iyyât  ve
               edebiyâtda fehhâme-i müdekkik, her fennde mütebahhir, elsine-i selâsede şâir-i mâhir, re’y ü                                                                            رچنخ  ناشن  دهديم  ناهج   هاش  تسدز
               tedbîrde Felâtun-ı zaman, akl ü zekâda müşârün bi’l-benân, kâmil, vakûr, kerîm, âl-i cenâb idi.                                                                        زچنخ  نايم رد هلمج رز  و رهوج درك  هك
                     Edirneli Mecdi Mehmed Efendi “Tercüme-i Şakâyık”da diyor ki: “Mevlânâ-yı mezkûrun
               sanayi-i bedâyi-i bediü’l-beyânı hâvî kelimât-ı acîbesi ve letâif-i garibesi çokdur. Her sözünün                             Ve dahi bu birkaç metali’ âbdâr ol fâzıl-ı fezâil şiârındır:
               dürre-i yetîme gibi misli ve nazîri yokdur. Lâkin izâm-ı garâ’imi umûr-ı kazâya masrûf olup
               evkât-ı şeref gâyât-ı âna ma’tûf olmakla müsveddâtını tebyîz edemeyib iz’ân ü im’âna îkân ü                                               Çâk olan dest-i cefâ ile girîbânımdır
               itkân eyleyemedi.                                                                                                                         İlişen hâr-ı gam ü mihnete dâmânımdır

               48   “Şakâyık  Tercüme”sinde  sebeb-i  azli  şöyle  beyân  ediliyor:  “Zikr  olunan  sefer-i  zafer-i  eserden  muâvedet     Velehû
                 olunub Çoban Köprüsü nâm kûşeye gelindikde padişah hazretleri fâzıl-ı merkûmun aklında ihtilâl fehm eyleyib                             Nice bir sûfi sâfi âb içelim
                 920 şâbânında Kazaskerlikden ma’zûl eyledi”.  Sâhib-i terceme iki yıl daha yaşadığı halde aklında teşevvüş ve                           Vakt-i gül geldi gel şarâb içelim
                 ihtilâl  olmadığı  görüldü.  Binâen-aleyh  sebeb-i  azli  bizim  yazdığımız  vech  üzere  olduğu  Amasyalı  Keşfî
                 Çelebi’nin “Selim-nâme”sinden anlaşıldı.

                                                           92
                                                           102                                                                                                                    93
   98   99   100   101   102   103   104   105   106   107   108