Page 160 - 1-4_2
P. 160

Amasya Tarihi 1-4. Cilt                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
                                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR


               ile iğnâ etdikleri cihetle Herât, Horasân, Harezm, Buhârâ gibi bilâd-ı ba'îde ve mühimmeden
               Amasya'ya ulemâ ve fukahâ gelip ta'mîm-i ma'ârife, neşr-i ulûma gayret etmiş olduklarını elde
               edilen vesâ'ik-i atîka isbât etmekdedir.
                      "Abdülmelîk el-Berkendî", "Ebû Nasr el-Keşânî", "Mahmûd el-Yesevî", "Takiyyeddîn
               Osmân el-Hirevî", Fahreddîn Mahmûd el-Buhârî", "Tâceddîn Yûsuf et-Tebrîzî", "Ziyâ'eddîn
               Îsâ el-Hakârî",  "Necîbeddîn  Mûsâ  el-Halâtî",  "Sa'deddîn  Mehmed  er-Rûmîkî"  gibi  fuzalâ
               Amasya'da  tedrîs-i  ulûma  ikdâm  ve  neşr-i  füyûzâta  kıyâm  ederek  pek  çok  tilmîzler
               yetişdirmişlerdir. Bunlardan "Takiyyeddîn Osmân er-Rûmî", "Bedreddîn İbrâhim el-Kımârî",
               "Sadreddîn Mehmed el-Amâsî", "el-Hâc Mecdeddîn Îsâ es-Sulgârî" gibi fuzalâ Amasya'dan
               zuhûr ederek benâm olmuşlardır.
                      Hükûmet-i "İlhâniye" nüfûzu Amasya'da cârî olduğu zamânlarda Tatarlar'ın mezâlim
               ve seyyi'âtı kesb-i dehşet eylediğini gören şu ulemâ-yı İslâm, vezâ'if-i ilmiyyede aslâ fütûra
               dûçâr olmaksızın Tatarlar'ı [257] rıfk ve mülâyemetle îkâz ve efkâr ve hissiyât-ı galîzalarını
               yumuşadarak  dâ'ire-i  İslâmiyyeye  idhâl  etmeleri,  kuvve-i  müsellahanın  âciz  olduğu  bir
               mevki'de kuvve-i nâtıkanın, ulûm-ı âliyenin ne kadar müdhiş bir silâh-ı muvaffakiyet olduğunu
               isbât eder.
                      Binâ'en-aleyh "Âl-i Selçûk"un nüfûzu Amasya'da zâ'il olduğu sırada Tatarlar'ın dîn-i
               celîl-i İslâmı kabûl etmeleri ulûm ve ma'ârifin neşr ve ta'mîmine germî vermiş olduğundan 700
               târîhinden i'tibâren eski meslek daha ziyâde revâc bulmuş ve her tarafdan Amasya'ya gelen
               ulemâ, fuzalâ mikdârına göre ikdâr, fazl ve kemâline göre i'tibâr görüp meşâhîr-i ümerâdan
               "Nâsıreddîn Ahmed Atabeg", medâris-i mevcûdeye bir medrese daha ilâve ederek ulemânın ve
               talebe-i ulûmun terfîh-i ahvâline nükûd ve himmet nisâr etmişdir.
                      Bu  sekizinci  karnın  fuzalâsından  Amasya'da  neşr-i  ulûm  eden  büyük  ve  küçük
               "Şemseddîn  Mehmed  Nahcivânî",  "Cemâleddîn  İbrâhim  Aksarâyî",  "Musliheddîn  Mûsâ
               Sivasî",  "Şerefeddîn  Mehmed  Erzincânî",  "Sa'deddîn  Mehmed  el-Hocendî",  "Zeyneddîn
               Siyâvuş  Ed-Difrikî",  "Kıvâmeddîn  Kâsım  el-Erzincânî"  gibi  zevâtı  müte'âkib  "Mecdeddîn
               Ömer",  "Şemseddîn  Ahmed",  "Bedreddîn  Doğan",  "Fahreddîn  İlyâs",  "Nizâmeddîn
               Abdülmelik",  "Sadreddîn  Artuk",  "Fahreddîn  Osmân",  "Ziyâ'eddîn  Mes'ûd",  "Celâleddîn
               Abdurrahmân" gibi fuzalâ Amasya livâsından zuhûr ve âlem-i tedrîs ve kazâ ve iftâda iştihâr
               etmişlerdir. [258]
                      788 târîhinden i'tibâren Amasya emâreti saltanat-ı celîle-i Osmâniye himâyesini kemâl-i
               iftihâr  ile  kabûl  etdikden  sonra  şehzâdegân-ı  kirâma  ta'lîmgâh-ı  satvet  olması,  Amasya'nın
               kadrini i'lâ ve terakkiyât-ı ulûm ve ma'ârifi ihyâ eylediğinden vüzerâ, a'yân taraflarından bezl-i
               nukûd ve himmet edilerek mü'essesât-ı ilmiyye tezâyüd etmişdir.
                      Dokuzuncu karnın evâ'ilinden "Kânûnî Sultân Süleyman Hân" hazretlerinin cülûsuna
               kadar  Amasya'da  binâ  edilen  mü'essesât-ı  ilmiyyenin  mikdârı  kemâlini  bulmuş  ve  bu
               zamânların  yetişdirdiği  fuzalânın  emsâlini  Amasya,  bu  devr-i  kemâlden  sonra  nâdiren
               görmüşdür. "Ya'kûb Paşa, Yörgüç Paşa, Hızır Paşa, Mehmed Paşa, Abdullah Paşa, Kâsım Bey,
               Hüseyin Ağa, Ayas Ağa" gibi erbâb-ı himmet birer medrese-i âliye binâ ve ulemâ ve talebe-i
               ulûma tahsîsât-ı kâfiye i'tâ ederek neşr-i ulûm ve ma'ârife mâlen hizmet buyurmuşlardır.
                      Sekizinci  karnın  bekâyâsından  olan  "Gümüşlüzâde  Şücâ'eddîn  İlyâs,  Celâleddîn
               Abdurrahmân,  Şemseddîn  Mehmed  Buhârî,  Tâceddîn  İbrâhim  Tokâdî"  gibi  fuzalânın
               yetişdirdiği ve hâricden gelen "Pîr Sun'ullâh-ı Amâsî, Ferîdeddîn Mehmed Devvânî, Mü'eyyed
               Çelebi,  Müderriszâde  Hüsâmeddîn-i  Rûmî,  Celâleddîn  Yûsuf  Çelebi,  İbrîzâde  Molla
               Muhyiddîn,  Seydî  Ahmed  Kırîmî,  Molla  Receb-i  Rûmî,  Seydî  Abdullah  Efendi,  Molla
               Müderris Abdî, Hatîb Kâsım, Molla Bahşî, Tâceddîn Amâsî, Molla Şâdilü Muhyiddîn, [259]
               Molla  Sinan  Berda'î,  Koca  Emîr  İbrâhim  Efendi,  Molla  Musliheddîn"  ve  emsâli  fuzalâ
               Amasya'yı birinci derecede bir dârü'l-fünûn hâline koymuşlardır.
                      926 târîhinden 1041 târîhine kadar mevcûda ancak iki medrese ilâve edilebilmiş ise de
               şu zevâtın yetişdirdiği "Hakalalı  Molla Muhyiddîn,  Tokatlı  Molla Alâ'eddîn,  Molla Kemâl

                                                           147
                                                           159
   155   156   157   158   159   160   161   162   163   164   165